GÜNLÜK- etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
GÜNLÜK- etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21.11.2017

Tehdit davası ve şartlı ...

       
  Beni uzun zamandır takip edip hamilelik sürecinde yazdığım günlükleri okuyanlar bilir. Hamilelik süreci boyunca ve sonrasına kadar uzanan tehditleri. Önce kedimi sonra köpegimi zorla alıp gitmişti, öldürecegini söylemiş sessiz kalınca da aldigi gibi birakip gitmisti. Ama her defasinda da türlü hakaret ve tehditlerle psikolojik şiddet uygulamıştı. Sebebi ise "anlaşmalı boşanma" protokolünü imzalamayışım. En son adini çıkartır sana iftira atarım dediğinde bende tüm ipler kopmuş nefretle yayınlamıştım, ortak hesabimiz olan facebook sayfasında ekran fotograflarını.
  Sonrasında zaten rezil ettin beni sitemleriyle tamamen düşmanı olarak hedefledi beni. Ne derlerdi? Hem kel hem fodur mu? Hem suçlu hem güçlü mü?

  Derken zaman geçti dogum oldu, ben kimlik pesine düşüp boşanmak istemezken o bu süreçte hiç bir amacına ulaşamadı. Kızım 9 aylik oldugunda ilk kez, kendisi görmek istedigini babama mesaj atıp  söyledi. Herseye rağmen kabul ettik. Sırf onca zaman sonra çocuğuna olan tavrını görebilmek için. Sonuçta ilk kez görüyordu.
  Gördü aldı kucagina başkasının çocugu gibi, dedesiyle oynamalarını seyretti biraz kalkti gitti. Bir kaç gün sonra tekrar.
 Bu kez geldiğinde ne yapmaya çalıştıgını sordum. Babamla o arada dialogu nasil bosanabilirizden başka birsey değildi çünkü. Yani hala amaç "anlaşmalı boşanma".  Hayatina mani oluyormuşum, düzen kuracakmiş filan. 5 yıl iç güveysi yasarken bir kez olsun duymamıştım ben bu sözleri ağzından. Yani düzen kurmak bize nasip olan birşey değildi. Zoruma gitti. Boşanacaktım elbette imza istiyorsa birlikte kurduğumuz ama onun sattığı dükkandan olan hakkımı vermeliydi. Hiç birsey o kadar kolay değil yani.

  Babalık böyle karşıdan görüp gitmekle mi oluyordu? Saglik sorunu oldugunu biliyorken niye hiç birsey sormadı? Bir ihtiyaci var mi? Ben bile markete her gittiğimde elini boş çıkartmadığım çocuğumun babası gelirken neden hep boş.
Bilmezsin ama ögreteyim. Böyle mi baba olunuyor! Diyince, Aldığım cevap. "Neee birde birşeyler mi alacağım, zındık koklatmam! çocuga kim bakıyorsa masrafları o çeker. Şimdi böyle oldu tabii. Bakamıyorsan ver çocuğu hem ben senden para istemem" dedi.
Güldüm vallahi, ne diyeyim. Hadi bi s*ktir git, senden hediye dilenen yok burada...

  Anlamamış yine geldi. sinirden cıkmadım karşısına, rahat rahat agzına geleni  söyledi bu kez aileme. Tehditler hakaretler. Jandarmaya gidip durumu bildirdik. Çok surmeden uzaklastirma karari çıkınca sesi kesildi. Tabii bu durum mahkemeye teskil etmis, ciktik anlattik. İlk mahkemede gelmedi. Bir dahaki mahkemeye cikmasi zorunlu tutulunca hapiste oldugu için bugun tekrardan mahkeme yolu gözüktü bize de. Nasılsa hapiste davayı geri çekelim diye konuşmuştuk aramızda.
 Geldi adliye binasında oturdu karşımıza. Şasırdık,
Nasıl çıktı hapisten derken, işin aslını içerde ögrendik. 5 ayin sonu şartlı tahliye edilmiş. Yani serbest! 4 gün olmuş çıkalı. En ufak yanlışta paket. Dava sürüyor, serbest ama gözetimli. Bilmiyorum bu ülkede adalet nasıl işliyor ama suçluysa 5 ay az degil mi?. Tekrar girebilir evet ama ya suçsuzsa? Suçsuz bir insan için 5 ay da çok fazla. Bence suçlu ama kararlar hakkında bilmediğimiz seyler de çok. Sistem degişik be...

  Buna rağmen karardan dönmedik, çektik davayı. En ufak yanlışta içeri kuralı 5 yıl. Öyleyse o riski göze almak biraz sıkar. Kamuda çalışacak, yıgınla bekleyen para cezaları uzayıp giden mahkemeler birde icralik olusu uzun bir süre yeterde artar diye düşünüyorum. Son olarak doğumda görmezlikten gelebilirken, salon çıkışı yol boyu tam arkamızdan yürüdü geldi. Sigaraya başlamış gördüm. Eee gösterdi. Bananeyse bundan, gözüme gözüme soktu sanki. Önceden savaş çıkartırdım da, ne alaka!
Ben gene çenemi tutamadım. Kahrolmam mi lazimdi? Güle oynaya bakıp sırıtarak geldiğimiz durumla dalga geçip yola devam ettim. Baba Güner hiç öyle şeyler yapmaz dimi?

Düzenleme:
Eklemeyi unutmuşum. Boşanma davam bu ay yani Kasımdı. Yıl başından sonra yeni kimliğimi alıp iş bakma hayalleri kurarken davanın 2018 Nisan  ayına uzatıldığını öğrendim. Yani büyük ihtimalle yine Temmuz ayında dogum günümün bana getirdikleri olacak. Seneye ne güzel erkek arkadaş yapmiş olurum diyordum ama evlilik psikolojisinden çıkamıyorum bu şekilde. 😂 sinirlerim bozuldu. Keşke bu kadar uzamasaydi... 😞 Yakın zamanda işe başlıyorum. ama önce mesleğim dışında ne iş yapacagıma karar vermem lazım tabii. Süper market? Butik? Kafe? Fotoğrafçılık?....

28.10.2017

Yok bebek


Bu hayatta çocuk sahibi olmaktan daha önemli birşey varsa oda kimden olduğudur.
Kadınlar; işte ben bu adamın çocugunu doğururum! Diyebileceğiniz adamlarla evlenin.
Ne olduğu belirsiz birine kollarınızı açarsanız "yok bebek" doğurursunuz. Ölüden tek farkı, yaşar ama sizden başka kimse görmez onu.
Ne yaşar nede ölü...

23.10.2017

Bu hafta sonu ne yaptım?

En son hamileligimin 7 'inci ayında cenaze için gitmiştim Nevşehir'e. Sabahtan gidip baş sağlığı diledikten sonra akraba evinde bir geceligine (Kayseri' de) kalıp eve döndük. Planlı degildi yani. Tekrarı planlı olup en azından bir hafta gezip dolaşmaktı hayalim. 
Bu kez Otelde kalıp keyifle dolaşabilmek için yer bile baktık ama yola cıkmamızın önceki günü alısveriş sırasında, abimin 4 aydir istedigi bir işten arkadaşı arayıp 3-4 gün sonra onu ise çağırabileceklerini, yanii gitmemesi gerektigi söyledi. 
Biz gene de hazırlık yaptıgımız için çıktık tabii ki yola, çağırdıkları gün dönebilirdik de. ..

Yola çıktıgımız ilk anda Çağrı'yı koltuguna bağlayıp sorumlu bir birey olmayı çok istedim. Ama sanırım tüm 6 saatlik yolu cadı kızım ayakta tamamladı. 
Oyalanmasi uslu durması için defter boya kalemleri bile getirmiştim ama nafile. 
Yarım saatte tüm evi altını üstüne getirebilen Çağrı'ya araba dar geldi. Aynı koltuk üstünde tepinip durmaktan sıkıldı,  bağırdı ağladı ve herkesin tansiyonunu çıkartmayı başardı. Rezil bi yolculuk geçirdim yani!! dur yapma düşeceksin otur derken yorgun bitap düşüp çocukla yolculugun iğrenç oldugunu şöyle onaylamış oldum.
 Anlatayım 😒😂

İlk hedefimiz Konya Mevlana türbesiydi. Burada da Çağrı'yı kovalamaktan hiç birşey yapamadıgımı, hatta etrafıma bakmaya bile söylememe gerek yok sanırım. Bi ara meydandan gelen Mehteran ekibi sesini duyunca o yöne gittim. Çağrı kucagımda bir süre keyifle izledik. Ardından gelen bi telefonla tüm büyü bozuldu ve oto parka dogru yol aldık. Küçük bi alışverisin ardından pideciye (kendi adıma) pide yememek üzere karnimi doyurmaya girdim. 
Böyle yerlerde çok zormuş yiyecek birseyler bulmak. 😄 Getirdikleri salatanın domatesini hangi etin yanından veya üstünden alıp bana servis ettiyseler! Ağzıma alır almaz et aromasıyla birlikte irkilip  igreç diyerek yerimden hopladım. Yemedigim yemegin parasını ödeyip açlık ve yorgunlugun verdigi sinirle de Konya'dan ayrıldım.

 Çok şükür hava karardıgında Çağrı arka koltukta uyuyup kalmış ve  Nevşehir'de en küçük teyzemin evine varmıştık. Orada babamın tembihiyle ilk kez o gece babaanneme gitmiş bulunduk. Bi kaç akraba ziyaretinden sonra da Kayseri'ye ölen dayımın eşinin ve çocuklarının yaşadıgı eve geçtik. Sabahlara kadar uzayan muhabbetler sonunda 5 saatlik uykuyla tekrar Nevşehir'e geçtik. 
Yer altı şehri eşimle gitmek istedigimiz bir yerdi, gereksiz birinin müdahalesiyle göremeden dönmüştük yıllar önce.
 İlk kez kızımla görmek nasip oldu ☺oradan da annemin yaşadıgı yayla evi dedikleri taş evi görmeye gittik. Tam bu evin önünde Çağrı'nın resmini çekiyordum ki Çağrı düştü ve resim işide yalan oldu. 😂😵
Talihsizlikler burada bitmedi tabii. Ardından Avanos çarşına geçtik, gölün karşında yemek yedikten sonra cafeye geçmiştik. İçtigim kahveyle birlikte mide bulantılarım başladı. Ay fenayım şu bu desemde, gittigim her yerde önüme sirf hamur isi ve tatlılar ve et geldigi için aç ve susuz kalan bana inanan olmadı. 😒Arabada fenalasıp kusunca aksama kadar benimle ugrasmak zorunda kaldılar. 😂😂Gece Tekrar Kayseri'ye geçip iki saat yollarda devam sütü aradık! Carrefour ve Migros yok. Sonunda bulduk da Çağrı'nın süt krizi geçer gecmez, uyumayı başardı.
 Sabahında abimin ertesi gün ise gideceği haberi geldi (yalan habermiş, bu arkadaşınında bizimle ne derdi varsa bilemiyorum) diye erkenden yola ciktik.
 Ve yolda eve gidene kadar "ben eve gidicem indirin beni arabadan" diye Çağrı akşama kadar ağlayıp tepinip durdu. Allahtan bi yerde komşularımızda Konya'ya gitmiş de dönüşde Konya yolunda karşılaşıp biraz mola verdik. Çağrı da Emek teyzesini görür görmez rahatlayıp eve gittiğimize ikna oldu.
 Ufff başım kazan, ben bittim. Ben pes ettim bir daha tövbe 😄 resim bile çekemedim. 😠
İnstagramda şunları paylaştım...

Kuzenimin kızı Nergiz, gece Kayseride evlerinde uyku sersemi beni ve Çağrı'yı görünce parmagıyla işaret ederek "babaanne bak onun annesi var" dedi. Hepimizin boğazını düğümledi. İlk kez gerçekten anne oldugumu ve tam olduğumu hissettim. 
   (Baba ilgisiz, anne ise onu öldürmeye çalıştığı için ayırdılar. Babaanne istemeseydi Nergiz suan devlet korumasında olabilirdi)

Çağrı gibi benim babaannem de yoktu, çookk yaşlanınca özleyip merak eder oldu. Beni hiç sevmedi ama Çağrı'yı şimdi torunum diye çigerine basa basa seviyor. ☺ 
(Hayat pişmanlıklarla dolu ama ben 80'den sonrasına ecel diyorum... )

31.07.2017

26'

Geçmişime dair kimseyi istemiyorum hayatımda. Hiç kimseyi...
Yep yeni ben olmak istiyorum mesela, herşey farklı. Herkes farklı...
Yeni insanlar yeni hayat, hiç tanımadıgım yabancı yüzler, nefis bir şehir. Hepsi bambaşka...
Yeni bir kimlik, yeni hisler, yeni düşünceler. Herşey o...
Eli elim, nefesi nefesim.
Kararsızım da galiba...
Çok şey mi istiyorum? Bilmiyorum.
Bekliyorum hep bekledigim gibi.
Tek bir farkla, bu kez yorgunum...

3.06.2017

Bu Ramazan Parktayız


Ramazanın 8'inci gününde sizlere anca  hayırlı Ramazanlar dileyerek konuya direkt giriş yapıyorum. Her seferinde sıcaktı, iş yoğunluğuydu birde üzerine günler uzundu gibi basit bahanelere kanıp bir kaç yıldır düzenli oruç tutamasam da çok şükür "günde en az 3 litre su içen ben" bu yıl olaya acabasız  lodoslama dalabildim.  Kendi irademle 5-6 yaşından beri orucunu aksatmamış biri olarak kendime çokta haksızlık etmek istemiyorum aslında. Antalya'nın Ağustos ayında tutabildiklerim bile mucize gibi bir şey sayılır... Asıl merak ettiğim, siz Ramazanda kilo alanlar dan mısınız, yoksa verenlerden mi?  
Örneğin kan gurubum 0 olduğu için "ne yesem yarıyor"culardan olarak, şimdilik 4 litre. su bünyeme giriş yaptı bile. İftarın saat 20:30 bulması bile benim için çok geç bir yemek saati olsa da bir tabak yemeğin yanında biraz salata tüketerek Türk kahvesi faslına geçiyorum. Saat 22:00 olduğunda Çağrı'nın dışarı çıkalım saatiyle yeni bir hareketlenme söz konusu. Gündüz enerji harcamak istemediğimden bu görevi geceye aldık. 
Vakit geldiği anda bağlasan durmaz kızım. O derece dakik sabırsız halleriyle 1 haftadır her gün parkta olmamızı sağlıyor. Abim işten gelir gelmez bizi götürüyor ve gece 12-1 arası döndüğümüz parktan epey bi enerji sarfetmiş oluyoruz. Çağrı zaten daha arabadayken kucağıma yıkılıp kalıyor. Uyuyan bebek gibisi yok...
 Bu arada kaydırağa binmeyi gerçek manada öğrendi^^ merdivenleri kullanarak biniyor tabii kii :D 
Buraya kadar her şey iyi de, eve geldikten yarım saat sonra sahur yapıp gece üç ' üç bucuk gibi ancak yatıyorum. Orta okul lise yıllarında gece uykusu tatlı gelir lokma yemeden tutardım orucu, şimdi gençlik gitmiş ki, çok aç kalınca titremeler baş dönmesi yüzünden cesaret edemiyorum bile aç tutmaya.
Tok mideyle de uyuyamıyorum... 2 haşlanmış yumurta, peynir, domates salatalık yiyip birde onları sindirmeyi sabırla bekliyorum.  Bu ayda kilo alır mıyım almaz mıyım şüpheli... Daha önceleri aldığımı pek hatırlamasam da inşallah almam diye için için dualar ediyorum. (şuan bile) 
Ah şu yemek fasılları olmasa aslında, ben suyla yaşamaya razıyım da neyse... 
Bulduklarımıza şükredelim yine de. Belki bir gün kilo almak moda olur :D

Dip not: Annneliğin gücüne hayranım, sanki önceden beni hayata bağlayan hiç bir şey yokmuş ölü gibi yaşıyormuşum. Şimdi annelik beklemiyor. içimden çıkan enerjiye şaşıyorum hala :) Bir saniye bile bazen o kadar önemli ki, çocuğu havada yakaladığın o an derin bir nefes alıyorsun...

30.05.2017

İlk kez Görüyorum!

  Yıllardır her işim düştüğünde gittiğim fotoğrafçıya yıllar sonra vesikalık çektirmek için yine gittim. (tabii ki ondan daha güzel vesikalık çekene rastlamadım)  bu fotoğrafçı ile ilk maceram evlendiğim yıl başlamıştı (2011) kendi irademizle öyle özel bir şey yapmadan evlenince, "nasılsa düğün yapmayacağız, gelinlik damatlık giyelim bari de studio fotografları çektirelim" demiştim. Bende bir telaş tabii, hamile kalırım, kilo alırım paniğiyle. 😄 (nitekim öyle de oldu... bu fotografta ilkine göre daha kiloluyum) Hem zaten çalışıp biriktirdiğimiz parayla birde güzel gelinlik almıştık. Üzerinde Güneş deseni var diye heves edip almıştım hatta, eşimin ismini sembol ediyordu daha ne olsun du yanii. (ayrılınca fark ettim güneş değil, laleymiş o!🙈)  Neyse, annem babam gitti hemen bi damatlık aldı geldi. (eşime seçtirdi tabii) makyajımı zor bela kendim yaptım, kalıcı bir makyajda yapmadım işimiz nasılsa çabuk biter düşüncesiyle... Saçlarımı yaptırmak için çok sevdiğimiz bi kuafor abimizin yanına gittik. (kendisi büyük usta olunca gözü kapalı teslim olabilirdim cunku.) Her şey bitti fotoğrafcıya geldik benim makyaj darma duman olmus😒 biraz tazeleyip girdik içeri. Üzerimizi studio da değiştik,  giyindik ve cikarttik. Benim gelinlik maceram tam olarak bu kadarla bitti yani. Netice de büyük bi albüm yaptırdık, bu vesileyle de işimiz bitince gelinliği saklayıp sararmasına seyirci olmaktansa ihtiyacı olan birine vermeye karar verdik. 
Evliliğimin ikinci yılında eşim askere gitmek için işlemlere başladığı sırada "bizimkiler düğün yapacak" diyerek çıktı geldi. Bir senedir hep bir düğün muhabbeti dönüyordu ama bizimki dünyayı verseler olmaz ne düğünü bu saatten sonra asla istemem diye kendini paralıyordu. Bu olaya bende hiç sıcak bakmıyordum tabii. Şimdi ne olmuştu da böyle bir anlaşmaya varmışlardı çözemedim. 
 Bir hafta bik bik birbirimizi yedik durduk. "Hani şöyle demiştin, böyle olacaktı, söz vermiştin, askere gitmene şurada ne kaldı zaten" diye diye sinir krizleri geçirdim. Oysa ben o düğünü yaptıracağım diyerek, son dakika pılını pırtını topladı anasının evine gitti. Baktı ben arkasından koşmuyorum, döndü geldi geri ikna çabalarına. 

 "Allahım bana şu süre de niye çocuk vermedin, çocuk olsaydı bunlar başıma gelmezdi" diye isyan etmiş olsam da çaresiz "gerçekten masum bir düğün olup olmadığını anlamak için kabul ettim" Öyle de böyle de olan benim evliliğime olacaktı çünkü!

  Düğün hazırlığı başladı, bunlar kendi çapında bir şeyler yapıyor ama ne olup bittiğinden haberim de yok. günlerdir eşim zaten eve gelmiyor! 😒 neyse gelinlik faslına gelindiğinde kaynanam gelinliğin varmış madem nasıl başkasına verirsin diye kıyametleri koparttı. "Malının kıymetini bilmiyor her şeyi çöpe atıyor" bu diye oğlunu doldurup doldurup üzerime saldı. Ondan sonra bizde nasıl kavgalar. hava da uçuşuyor artik.  adam beni hiç tanımıyormuş gibi ota boka sinirlenip sinirlenip üzerime yürümeye başladi. Yıllardır annesinin istifciliğinden yakınan adam, benim minimalistliğimle gurur duyarken bile bundan kavga çıkartmayı başaran annesine ilk kez hak verdi. 
 Sen karını tanımıyor musun bana bunu niye yapıyorsun diye artık kendini bir yerlerden atacak konuma gelmişken, bu mücadeleyi kazanmaya her nedense ant içmiştim! 😅
 Fazla uzatmayayım gelinlik seçmeye girdik (mecburen!) Anam hepsi mi eski püskü olur birde kiralık olunca... ayrıca gelinlik benim neyime hiç birinde gözüm yok diye içten içe yas tutuyorum. Derken mankenin üzerinde kırmızı mini gelinlik tarzı bir elbise gördüm. Beyazı var mı diye sordum, getirtiriz dediler. Getirin ama kuyruğunu uzatın, önünü çaprazlama hareketlendirerek diz kapağımın altına kadar uzatın, göğüs tarafına az kavis verin, çiçeğine taş ekleyin, bilmem ne bilmem ne derken tarifi verdim çıktım. Neyse ki ucuza böyle bir gelinlik yaptırdığım için kendime küçük çaplı bir gurur yaşatmayı başarmıştım eşime o gün  ..
Düğün sabahı sıra geldi el öpme fasıllarına tabii, herkes evli olduğumuzu bildiği halde kaynanam ısrarla evli değiller dediğinden, 😁 herkes sus pus olup yeni evlenmişiz gibi bir geleneksel hayırlı olsun fassıllarını eksik etmediler.
 Düğün salonuna yatağından kaldırılarak apar topar getirilen fotoğrafçı bile bizi karşında tekrar o kılıkla görünce büyük bir şaşkınlık yaşamıştı. "Ben sizin studio fotoğraflarınızı uzun zaman önce çekmemiş miydim?" 😒 adam emek verdi o kadar uğraştı didindi yaptı, resimler seçildi hazırlandı ama almaya gidilmemişti! Niye mi? Zaten gelişi güzel hazırlanan düğünü bile nasıl yaptığı şaşırtıcı olan kaynanamın fotoğraf video parasını duyunca yan çizmesi kaçınılmazdı. 😂😂Bu durumda fotografları ben mi alacağım? hiçte bile! Studio fotoğraflarım var benim, diyerek işin içinden sıyrıldım. Zaten benim tarafımdan bir Allahın kulu gelememiş bu düğüne. Evlendik diye düğün olmasa da  herkes takacağını takmıştı. Bundan sonrası söz konusu bile olmazdı.
Bana ne yahuu!
Nokta.
Fotoğrafçıya girdim, eşiyle muhabbet ettik biraz, biraz da dalga geçtik, biraz güldük, biraz hüzünlendik derken oturup birlikte düğün fotolarıma bakmayı da ihmal etmedik. 😂😂😂Boşanma aşamasında olduğumuzu belirttim. (bu süreçte neler olduğunu daha sonra yazıcam) İçinden istediğini seç beğen al dediler sağ olsunlar bi kaç sevdiğim insanla çekindiğim kareleri görünce tabii ki dayanamayıp aldım. Bir de bunu... İlk kez görüyorum! Biraz üzerinde oynansaydı tam hayallerimde ki gibi bir kare olabilirdi. Duygusal davranıp bunu da alacağım dememle gülüşmeler yükseldi haliyle. Gerçekten çok beğendim. Ne diyebilirim ki 💕 
 Ne isime yarayacaksa artik 😒bu fotografın vesiylesiyle de "düğün oldu, olmadı, ne zaman oldu, nasıl yaaa" gibi kafa karıştırıcı soruların cevabını da en net şekilde vermiş oldum.  Sanırım...

20.05.2017

Her kadın yeni bir başlangıcı hak eder...


 Yıllarca ciddi anlamda kesilmeyen saçların insan üzerinde etkileri olduğuna inanıyorum. Kesilmeyen o saçlar bi gün kesilmişse kadın hayatında ciddi kararlar alacak ve olumlu olarak büyük değişime uğrayacak demektir. Gerçek anlamda en son saçlarımı 2009 yılında kesmiştim. Bunalım haliyle diplerinden kesip attığım o saçların üzerinden bir kaç ay sonra verdigim kararla hayatımda köklü değişimler yaptım. En önemli değişimse çıktığım bu yolda karşılaştığım ve hayatımı birleştirme kararı aldığım eşimdi.
  Aşık olmanın değil "aşık olabilmenin" mutluluğu ve şaşkınlığıyla ne dilerse sorgusuz sualsiz kabul ederek tamam dediğim varlık.
 Tepemde dikili duran saçları önce eliyle yavaşça indirdi ve "bir daha bu saçların asla kesilmeyeceğini" söyledi. Kutsal bir mesaj vardı sanki bu isteğin altında. Artık ne bekliyorsam...
  Aylarca  kesilmeyen dağınık kesimli o saçlar tabii ki ne olduğu belli olmayan kabarık dandik bi hal aldığında, boydan kısaltmadan sadece şekil verme konusunda bile bir türlü ikna edemedim.
 Yine bir gece kendimce yaptığım operasyonla, kökten uca hiç boyamamış olduğum saçlarımı bir nebze de olsun  kabarıklıgını hafifletebilmiştim. 

  Sabaha karşı saat 5'de! kafamı yastıktan "ne oluyor??" demeye bile kaldırmaya fırsat bırakmadan, saçlarımı çekiştiren nişanlımı tepemde horlak gibi görünce neye uğradığımı şaşırdım.
  Meğerse bizimkine malum olmuş, rüyasında saçlarımı kısacık görünce o hışımla yataktan kalkıp atmış kendini bizim eve. Odama daldıgı gibi saçlarımı incelemeye koyulmuş. Neyse ki bu tartışma savaşa dönmeden tattlıya bağlamıştık. 


 Emo akımla birlikte kısalan saçların kaynak saçlarla uzamaya başladığı bir dönemdi o zamanlar.   Çalıştığımız yerin sahibi kaynak ve postiş kullanan bir bayan olunca dükkanda en aktif iş kaynak yapımı olmuştu.
  İnce tutamlar halinde ve bol miktarda takılan saç kelliğe bile götürürken,! gerçek saç diye kullanılan işlenmiş at kılı karışımı saçlar yıkama ve taramada hiçte iç açıçı olmadığını bile bile kaynak kullanamazdım herhalde.!
 Aldım benimkini karşıma bu işin uzmanı sensin 200 saçı birbiriyle eşleştirip 100 yapsam, sende serpme tekniği kullansan? Ama bunu direkt olarak bir bayanın saçından kesip alacağız diyince, hayal görüyorum sandı.
  Mesela yahuu, belki bulabilirim diye ümitlenmiştim.
   iyi olacak hastanın ayağına doktor kendi gelirmiş misali malzemeciye işlenmek üzere türbanlı bir bayanın doğal saçı gelmiş. Tesadüf bu ya, içeri girer girmez geldi beni o hafta buldu.
  Şu meşhur parfümlerimden 4-5 tanesini gelen müşterilere uygun fiyata satınca o saçlara  bu şekilde sahip olup, götürüp direkt nişanlımın önüne attığımı iftiharla söylemek istedim. 

"Bu saçlar takılacak!"

"Iyyy başkasının saçlarını senin diye okşayamam!!"

"Korkma parasını ayrıca kazanıp ödeyeceğim."

"Bu saçları taktığın an sigaraya başlarım, benden söylemesi..." diyince surat asıp kendim takmaya koyuldum.
  O ise karşıma geçerek bir sigara yakmıştı bile. Bir süre birimize ayna yansımasından bakıştıktan sonra, "iç lan zıkkımın kökünü, bahane arayıp durma sende içeceksen iç!" dememle sıkı bir pazarlığın sonunda o saçları taktırmayı başardım. Yaklaşık tam bir sene sonra da saçlarım takılan saçların uzunluğa gelmiş oldu.

 Hamilelikte saç bakımı gerçekten daha zormuş! yıllarca halı çitelemek diye tabir ettiğim bu saçlara bakmak daha da zorlaşmış olsa da "güçsüz kadın" izlenimi vermemek için kestirmeme yolunda tam gaz direndim.
  Vah Vah hamile haliyle kocası terketti bunalıma girdi tabii kesti güzelim saçları dedirtmem! :D 3-5 ayda bir düzenli olarak bir karış kadar kestim tabii, 2014 de yaptığım ombre saçımın anasını ağlatmıştı zaten. 

  Hamilelikte saç dökülmesinin azalmasıyla da gürleşen saçlarım, doğumdan sonra büyük ölçüde dökülerek kendini yenilemeye başlaması yüzünden "doğum sonrası saç kestiren kadınlar" kervanına katılmayı da kendime yakıştıramadım hanii.

  Salık haliyle ne kadar kabarık gür de dursa diplerden gelen yeni saçların elbette bu boya erişmesi yılları alır.
  Çağrı şuan 15 aylık bir bebe olduğuna göre sanırım ben engellerin büyük bir bölümünü aştım. Kendimi daha güçlü hissettiğime göre, vakit bu vakit dedim ve sonuç bu. Biliyorum çoğunluk kıyma dedi ama....
Düz halini sevmedim.


  Doğumumdan sonra başlayan Seviyor Sevmiyor dizisinin oyuncusu Zeynep Çamcı'nın Deniz karakteri için kestirdiği saçlarını gördükçe imreniyordum. Onun kadar yakışmasa da mutluyum. Ne derler "kökü sende".
 Öyleyse uzatmaya yeniden başlayabilirim. :D
 Seneye bugün bakalım saçlarımın boyu neremde olacak^^^ bittti....

12.05.2017

Hastahane Maceramız


 Böyle bir yazı hazırlayabilir miyim hiç düşünmemiştim ama hali hazırda Bebek Çantamda ne var? yazısında hastahane konusundan bahsedince hastahane de neler olduğunu tüm gelişmeleri aktarmak istedim. Bahsettiğim rahatsızlık yüzünden belki de son kez rutin kontrollerden birine gittiğimizi düşünerek çıktık yola. Her zamanki gibi Antalya araştırma hastanesinin önünde inip içeri girdiğimizde bambaşka bir dünya karşıladı bizi. Sanki yanlış yere gelmiştik, bu yüzden epey bir dolaştık. istediğimiz bölümü bulunca da burası geldiğimiz yer değil diyerek çıktık geri dışarı. komik ama tam bu noktada ben kaseti başa almıs oldum ve tekrar çocuk kardioloji aramaya başladım. Sonuç yine aynı yere ulaşınca öğrendim ki hastahane yeniden yapılmış. En son ki rutin kontrolün üzerinden tam 6 ay geçmişti. Eski bina yeni bina diye birşey anlatıyordu kadınlar. Haliyle bende direk doktorumuza ulaşmaya çalıştım. EKG çekilmeden kalp ultrasonuna bakılmadığı için önce oraya uğradım.
Randevu saatini kaçırmış olsam da küçük bir aksaklık yüzünden bu durumu önemseyen olmadı. Kısa bir süre bekledikten sonra Çağrı yine yaptı Çağrı'lığını ve beyaz önlüklüleri görür görmez avaz avaz bağırmaya başladı. Hiç bir şey yapılamadan odadan çıkmak zorunda kaldım. Sakinleşmesini bekleyecektik ama asla sakinleşecek gibi değildi. Biliyorum ki o hastaneden çıkmadığımız sürece de susmayacak kadar inatçı. Hemen doktorumuz koştu geldi, o durumda bakmaya çalışıp başarılı olamayınca sakinleştirmeye çalıştı yine olmadı. Uyur mu diye sorduğunda, tabii ki  "Hayır" dedim. uykusuzluktan ölse asla inadından vazgeçmediğini biliyorum. hiç bir zaman uykusu gelince yıkılan bir bebek olmadı. Geriye tek bir çare kalmıştı, uyku ilacıyla uyutmak. Şaşırdım, nasıl olur bilemedim hatta vazgeçip dönmeyi bile düşündüm. Ancak bu kontrol yapılmak zorundaydı ve başka zamanda olsa Çağrı bizi uğraştıracaktı. Mecbur kabul ettik, kilo miktarını öğrenip ilacı hazırladılar. Tabii onu bile vermeleri büyük bir mücadele ile gerçekleşmiş oldu. Koridora çıkar çıkmaz kucağımda bayılıp kalması hepimizi şaşırttı. Sanırım Çağrı'yı daha önce hiç öyle sakin görmediğimiz için hepimizin ısırası geldi :D anında kontrolleri yapıldı ve giydirmek için alt değişim odasına gittiğimde doktor uyanmadan gitmememi söyledi. tabii Çağrı üstünü giydirirken uyanmıştı bile. Yine de doktorumuz tatmin olmadı için başında durdu ve bekledi. Bebeklere verilen en düşük doz olmasına rağmen uyku ilacı o kadar tehlikeliymiş ki, uyanmazsa diye de korkuyorlarmış doktorlar. Tamamen emin olunca da 1 sene sonra yeniden görüşmek üzere oradan ayrıldık. Kalp ultrasonumuz çok şükür kusursuz çıktı. 
Oradan ayrılınca da aile dostumuzun yanına uğradık, sağ olsun evin küçük oğlu Çağrı'nın harika resimlerini çekti. Kendisi tüm dünyayı gezip Istock fotoğrafları çekiyor. Harika bir doğa fotoğrafçısı. >>> İsmail Çiydem 
 Gün kötü başlamış olsa da Çağrı'nın sanırım en çok eğlendiği top oynayarak mutlu olduğu  harika bir gün olarak bitti. :)  fotoğraf çalışmaları bitmediği için sadece bir tanesini sizinle paylaşabilmiş olsam da, devamı geldikce eklemeye çalışıcam. Okuduğunuz için tesekkürler _^^
Edit>>

7.05.2017

Milyonlarım olsa severdin


Söylemeden edemedim, 
Milyonlarım olsa çok severdin beni.
 Agzımla kuş tuttum yaranamadım. 
Neydi istediğin, 
Neydi de aşk diye bana yutturduğun mücadelenin sonunu koskoca bir boşluk bırakarak bitirdin. Hayal ettigin ben değildim belki, 
Ama hep seninle senindim.
 Sorgusuz sualsiz tüm düşüncesizligine rağmen sabırla sevdim seni. 
Ben senin için kendimden vazgeçerek sen olmuşken,
 Sen beni senden bir parça bırakarak yok ettin. Senin için ne yapsam boş biliyordum, 
Ancak şunu da biliyordum ki, 
 Milyonlarım olsa hayatindaki her şeyden önce tutar yalancı bir sevdanın içine hapis ederdin beni. Dürüstlüğün için minnettarım, 
İyiki gittin, iyi ki hiç sevmemişsin beni.
 İçine dert olsun diye demiyorum, 
Sadece hala fakirim de... 
Bilmeni istedim.
 Bil ki rahat bırakmaya devam et beni.

Firik.



1.05.2017

Bebek Çantamda ne var? Hastahane Konusu

 Merhaba, 2 Mayıs  hastahane günümüz ve Çağrı'nın çantasını hazırlarken neden bende  bebek çantamda ne var konusu yazmıyorum ki diye düşündüm. Gün boyu bebeğiyle dışarıda geçirecek olan annelerin ne olur ne olmaz diye yanlarında bana göre koca bir çuval çanta taşımalarına nispeten Madamecoco dan seyahate gidersem diye aldığım kozmetik bakım çantasına "dışarıda geçireceğimiz tüm gün için" neler sıgdırmışım?


  -Öncelik tabii ki muayene için daha önce yapılan muayenelerin raporları, olmazsa olmaz. Sürekli kontrol olduğundan doktorumuz bunları takip etmek zorunda. 
 Çağrı'nın hastalığından daha önce hiç bahsetmemiştim çünkü babasının ilgisizliğinden dolayı bunu bir şekilde başkaları tarafından duymasını istemiyordum. Bence hala onun hakkında bir şeyler görüp duymaya hakkı yok. Çünkü biliyordum ki isteseydi zaten olurdu ama çocukla ilgili birtakım şeyler söz konusu olduğunda acındırmaya çalıştığımı ona zoraki olarak bir şeyler yaptırmaya çalışıyormuşum gibi gözünde bir etki olsun istemediğimden gizli tutmaya çalışmıştım. Boşanma süreci uzadığından kendisi hala maalesef (budurumdabile!) ondan vazgeçemediğimi düşünecek kadar egoist :) Neyse... Tedavi süresi ancak tamamlandıktan sonra bunu bir defa instagram da dile getirmiştim. Bir süredir  de kalbindeki delik için rutin kontrollere gidiyoruz. Hastalığa gelince; her bebek kalbinde üfürümle doğuyor ama biz bile Çağrı'nın doğmadan öncede kalp atış sesini farklı bulmuştuk. Doğduğu günün ertesi sabahı çocuk doktoru bu farkı görüp bizi Araştırma Hastanesine yönlendirdi. Bir buçuk saatlik bir incelemeden sonra uzun uzun odada anlattılar. Ve doktor her söyledigini bana iki üç kez tekrarlattığını hatırlıyorum. Tek bir hap yazmıştı Dörtte birini 2 ml sıcak suda ıslatıp 1 ml şiringayla içirecektim. Tedbir amaçlıymış, aydan aya ilacın miktarı arttı sonrada bıraktılar. Asıl ilaç zaten anne sütüymüş :) Kilo alan çocuklar bu aşamada iyileşiyor alamayanlarsa hiç bir gelişme gösteremediği için maleseff ameliyat olmak zorunda kalıyor. Küçücük bebeğin ameliyat olma düşüncesi bile yetiyor insana. Biz inandık tabii, her hık dediginde bile biberonla sütü ağzına dayadık. Uykusuzluktan olur olmaz yerlere yığılıp kaldığım gecelere çok şükür değdi. 

  - 7 aya kadar verdiğim anne sütünü, 9 aya kadar Aptamil 1 numara toz devam sütüyle destekledim. Sonrasında işte ondan da sıkılıp Aptamil'in normal süt formuna döndüm. Bu süreye kadar hala ne hazır mama, bisküvi nede normal inek sütü filan vermedim. Vejetaryen olabilirim ama buna karışamam, annem hazırladığı çorbalara kemik suyu vermeyi tercih ediyor. :)) Öğünler dışında da her zaman biz ne yersek kalvatıya akşam yemeğine vs her masaya oturup bize eşlik ediyor. Tabii Çağrı'ya yemek yedirmek ne kadar zor olsa da eline verdiğimiz köfteleri meyveleri sabırla didiklemesini seyrediyoruz. Oyalanması içinde genelde mısır çubuk kraker veriyorum. en çokta bunları seviyor zaten, Allahdan tatlı sevmiyor da, sevse de vermezdim :) 
Acil durumlar için çubuk kraker ve tek kullanımlık 200 ml devam sütleri şart. Birde biberon ve yedek su. Kullandığım suyu elime alıyorum , biberonda genelde dolu olarak çantamda duruyor. 
Her ihtimale karşılık 4-5 adet yedek bez ve bir adet yedek zıbın bulunduruyorum. En ihtiyaçlardan biri de zıbın bence, bez sızıntı yaptıysa o zıbın değiştirilmek zorunda ertelenemez. Ve tabii yedek kıyafet çorap. işkence olmasın diye Çağrıya şimdiye kadar hiç kot ve benzeri pantolonlar giydirmedim. HM marka bu pantolon o kadar hafif ince ve yumuşak ki eşortman altı gibi, o nedenle ilk kez giydiriyorum. :) Tommy yakalı tişörtüde ilk kez sırf bu pantolona yakışır düşüncesiyle aldım. Islak mendil taşıma tercihim ise her zaman cep boylardan yana, ama yol uzun ve arabayla gidiliyorsa haliyle büyük bir pakette arabada bulundurmak zorundayım çünkü herkes dönüp dönüp ıslak mendil isteyecektir. 
  Son olarak oyuncak, herkes için büyük bir kurtarıcı olabilir ancak Kova burcu olan Çağrı sürekli yeni şeyler keşfetmeyi sevdiği için farklı ortamlarda devamlı etrafı incelediğinden oyuncaklar onu etkilemiyor. En sevdiği yumoş ayısı, arabalar ve Minyonları izlemek. Başlarda çıngırak ve diş kaşıyıcılarını götürsem de sürekli atıp farklı şeylere yöneldiği için pes etmiştim. Bu defalık araba götürmeye karar verdim belki olur.  

Kendime Not: Battaniyesini unutma. :)

22.04.2017

"Hem Anne Hem Baba" Olmaya Çalışmak

  Hala iyi bi anne olabildiğimi düşünmüyorum, ne yapsam eksik giden bir şeyler var sanki. Nasıl söylenir bilmiyorum ama eksik olan her neyse bunu gerçekten kendi içimde görebiliyorum. Normal bir evliliğim olsa kızıma ilgi alakam daha mi farklı olurdu acaba?. Veya kızımın karakteri, davranış şekilleri. Eşimle birbirimize olan tavrımız  neticesinde mi şekillenirdi? Çocuğumuz için düşündüklerimiz, gelecek planları gibi şeyler belki... Hiç bir şeyle kıyaslama yapamıyorum çünkü bilmiyorum, ve bazen gerçekten tüm bunları merak etmiyor değilim. Sakin kendi halinde bir ailemi olurduk acaba. Yine her şeye rağmen böyle dağınık mı? Bilmiyorum... Çokta uzakmış gibi geliyor artık,  sizin böyle sıradan bulduğunuz şeyler. Zaten o sıradanlığı hayatımın hiç bir döneminde bulamadığım sadece yetiniyorum. Bakmakla.. Hani derler ya millet gider mersine biz gideriz tersine. Oradaki ters hep benim işte. Neyse ki doğru olan bir şey oldu hayatımda, kimsenin değiştirmeye gücünün yetmeyeceği bir şey.... Sevgi. Hangi boyutta, hangi koşul altında olursam olayım kızıma olan sevgim değişmezdi herhalde. Aşkı bile yüzlerce şekilde adlandırıp tarif edebilirim şuan da ama ona olan sevgimin bi tarifi yok. Canım pahasına seviyorum, desem mesela, çok hafif kaldı. Benim değilmiş gibi ama benim olan bir şeyden bahsetmek ne kadar da zormuş. Belki bunda da normal olmayanı yaşıyorumdur. Hislerim ne diyor "bir başıma sorumluluk altında olsam da rahatsız değilim" Yükümün maddi boyutunu taşıyanlar var elbet. Annem babam.. ama bende anneyim bunu biliyorum. Üstelik yalnız bir anne ... Ama o bunu bilmiyor ve beni korkutan tek şeyde bu galiba. Bunu bilsin istemiyorum. Hepsii buu... Yeter ki o hiç üzülmesin.

15.03.2017

Okul ve Evlilik


 Kırgın çiçeklerin bu hafta 75'inci bölümü yayınlanana kadar herhalde diziden yola cıkarak birseyler karalayabilecegim hiç aklıma gelmezdi. Songül ve Güney ilişkisinden bahsedicem biraz, izleyenler bilir evlendiler ve bunun üzerine okuldan atıldılar. Bu bölüm benim için biraz fazla anlamlı oldu sanki ama sırf evlendikleri için okuldan atılmaları beni biraz düşündürdü.
 Peki bizi niye okuldan atmadılar? Benim evliligimde kısmen Songül ve Güney'inki gibi başlamıştı. Tabii biz öncelikle meslek okullu olarak lise veya üniversite ögrencisi değildik. İlk üç yıl üniformayla diger üç yıl sivil gidilmek üzere toplamda altı yıl süren liseden farksız ancak haftanın bir günü okul diger günler çalışma zorunlulugu olan bi okuldu.
 Okul hayatiniz boyunca bir nevi stajer ögrenci oluyorsunuz. Ama biz çağrılmadık mı müdür odasına?
 Anlatayım. 

 İkinci dönem başlamıştım ben bu okula sırf yillar sonra okulhayatina dönüp o formayı giyebilmek için. Gitti yere kadar, tutunabildigim kadardi yani. kuaför olabilme arzumdan degil.
  Tesadüf bu ya evlendigim kişi defalarca kayıt için gitmesine ragmen boş dönüyor o okuldan ve benim kaydım yapıldıktan sonra ohafta içinde kaydını yaptırabilmiş. Aramızda selam sabah dahi yokken o dönem sonu anda sevgili olarak arkadaşlar arasına girdik ve tüm dikkatleri üzerimize çekmiş olduk.
 Ne alaka, siz? İki alakasız insan. Üstelik bir yerde adımız geçse, çok itici diye yorumlar yapan biz.
  İlginç geldi insanlara tabii, biz bile ne oldugunu anlayamadan müthiş bir yakınlık kurmuş, sanki yıllardır berabermiş gibi rahattık. Tabii bu ne alaka durumu öbür dönem olmayacaktı onların gözünde. Ayrılırdık herhalde.
 Yaz sonu ikinci bir şoku yaşatarak parmagımızdaki yüzüklerle girdik o kapıdan. Yan yana gelmiş olmamız bir yana, yüzüklerin sahte oldugunu düşünüp ciddiye almayanlar bile olmuş onun cephesinde.


 Biraz zaman geçti müdür yardımcisi siz nişanlandınız mı diyerek merdivenlerde önümüzü kesti. Yüzüklere baktı bi şöyle, bunları burada takmayın diyerek gönderdi.
 Hemen arkamızdan ailemi aramışlar. Dikkat edin sadece benim ailemi! İlişki söz konusu olunca, sırf kadın cinayetlerinin oldugu bu ülkede sadece kız tarafını arayıp kızınız nişanlanmış diye şikayette bulunmak? Gerisini siz hayal edin.
 Tabii babam bu harekete delirdigi için agzına geleni sayıp, bir daha beni bu tarz seyler için rahatsız etmeyin diyip kapanmış.
 Lise yıllarında olur olmaza sikayette bulunduklarından tecrübe edinmiş biri olarak babam tüm hırsını ondan almış olmalı ki, ben bilmiyor muyum nişanlı onlar, karışmayın cocuklara diye saymış.

Hala tatmin olmamış olacaklar ki diğer yandan yüzüklere taktılar kafayı ama is inada bindi ya cıkartmıyoruz! Dersten çıkıyoruz gerekirse, böylelikle devamsızlık sınıra dayanıyor ama olsun.

 Çok geçmeden evlendik. Bu kez cagrıldık müdür yardımcısı tarafından "arkadaşlarınıza kötü örnek oluyorsunuz" dedi. Ben heyheylendim hemen, evliligin neresi yanlış diye sordum. Sevgiliyken iyi, sürekli sevgili degiştirsek daha iyi, bu mu sorun oldu simdi? İste okul prosedürü bilmem ne. Hiç olmazsa birimiz bırakabilirmişiz, ayrı ayrı günlerde gelsek oda olurmuş. Bu sefer bizimki heyheylendi; neyyyy yok oyle olmaz! Ya birlikte ya hiç. Çalışma saatlerimizde uymuyor bi kere, ayrica ben karımı bi başına okula filan gönderemem. Yani yanlış anlamayın ben karıma güveniyorum da, yukardaki pezevenklere güvenmiyorum" diyerek iyice ortalıgı bulandırdı. O sinirle ben gelmeyim diyerek çıktım odadan dışarı.
  Susuzluktan ölüyorum bi markete gidip gelicem hemen desem, adam az daha dayan aşkım ben getiririm sana suyunu diye kuyu getirir. Hayır yani ben zahmet etmeyim diyeymiş tüm bunlar.
  Beni kim getirip götürecek, üzerine birde başımda nöbet tutacak filan o içerde bunları düşünüyor.
  Evlendik adam bir degişti inanılır gibi degil, önce sözde beni yormak istemeyen adam evlenince kıskançlık krizlerine yenik düstü. Okulda nöbet günüm olur o tutar, müdür çagırır o gider. "Seni çağırmadım ki oğlum" "fark eder mi hocam ben kocasıyım" ala ala... Birine kızsam benden önce dalacak. Sürekli hazırda bekleyen dövüş horozu gibi boynu hep dik tetikte.


 Neyse ki alıstılar sonra bu duruma kaldık yani, biz onlara uyacagimiza onlar bize uydu. Her gün kantine o gitti, hatta benim yerime tuvalete bile o gidecektide mümkün olmadıgından başkalarını yolladan  arkamdan. Orada mı bi bakın diye. Koridorda hocam karim nerde? karım yok, karımı gördünüz mü diye, bagırışları sıradan olmasa da oldu işte.
  Yeni gelen hocaların şaşkınlıkla ilk kez böyle birseyle karsılastigini söyleyip bu duruma alışamadıgından mıdır nedir , ögretmen ögrenci ilişkisini boşvererek birlikte çay içip, disarida karsılasınca da nasılsın hayatım dediklerini bilirim.
  Yani bizim aynı sırada oturup birbirimize yastık görevi yapıyor olmamiz kimseyi ilgilendirmedi. Evliligin en zor ama en eglenceli boyutunu yaşadık bi süre.

  Solgül ve Güney gibi bastık imzayı, tek farkla döndügümüz yer babamın evi oldu. Hem okuduk hem çalıştık böylelikle. Güney cephesi gibi ben servetimi kimseye yedirmem degilde, üç kuruşluk birikimi nişana dügününe, takısına ivır zıvırına, evine düzenine, gelenegine görenegine harcayamam diye kavgalarla geçti. Ailesiyle degilde kendisiyle evlendigimi söyleyerek hiç birsey beklemeden kabul etmiştim zaten bu evliligi. Ancak evlilikten sonra işin inat boyutu mu devreye giriyor nedir, açtıkları savaş bi fazla büyüyor, dışarıdan topla tüfekle yıkamadıklarını
bir süre sonra "ben kabul ettim sizi" lerle arkadan başka önden başka davranarak, İçerden içerden merhametle sevgiyle yıkmaya çalışıyorlar o emekle sıvanmış duvarları. Dizide de bu son kaçınılmaz gibi geliyor bana da. İnşallah bizi üzmezler diyeyim. Bizde bu savaşı kim kazanmış olabilir derseniz, hiç kimse. iki arada sağlı sollu çekiştirdigimiz Güney sonunda dayanamayıp kaçınca kavga bitti :)) 

14.03.2017

İnsan kendi sonunu hazırlar

Senin için nelerden vazgeçtigine iyi bak, bıraktıkları arasında  sende varsın. Çünkü senin için degil, o  kendi için vazgeçti. Ve bir gün seninle çıktıgı yoldan bir başkası için sensiz dönecek. Yanacaksın, sonunda koskoca bir enkaz olacaksın ama bu seni daha da güçlü kılacak. Oysa bu kez onu karşılayanın kendi hain sureti oldugundan habersiz yaktıgı yerden yanıp küle dönecek sonunda sadece savrulacak. Çaresizce... Çünkü hayat ondan savurarak aldıklarını sana verecek.

19.11.2016

Herşeye değer...



Yollar degisti, binalar degisti, insanlar degisti, zaman, mekan, hersey degisti. En çok da ben degiştim... Çocuklugum Side de kaldı. Özledim.. Yinede gecmise dönme sansım olsa, döner miydim? Çağrı olmasa evet. Ama o yasadığım herseye değiyor doğrusu. 

23.09.2016

Dul olmak benim sucum değil



Ben değil, kocam o*uspu. G*tunuze o kadar guveniyorsanız, onunla bir akşam yemeğe çıkabilir, sonunda geceyi bile birlikte geçirebilirsiniz. beni hiç ilgilendirmiyor! Sorunum olabilir, mutsuz da görünebilirim, mutluyum da çünkü sorumluluklarımda var. Elbette insanım yeniden aşık olucam ve yeniden güvenicem. Siz hiç ayrılık yaşamadınız mı? her ayrılığın sonunda yeni birisiyle ilişkiye girme ihtiyacı mı duydunuz? Kalpsizsiniz o zaman. Her ayrılık son değil. Ve siz istiyorsunuz diye ben bütün gün yiyip içip gezerek günümü gün edeceğim anlamına gelmiyor. Hemde hiç gelmiyor!Lütfen o iyi niyetlerinizi kendinize saklayın...

   Ve siz gerizekalı oruspu çocukları! Mutsuz kadınlar bu yüzden var.

20.08.2016

Megerse...


..........

Yarış motoru sesi duyunca heyecanlandıgımı sanıyordum, megerse travma yaşıyormuşum.
 Önce kalp atışlarım hızlanıyor sonra elim ayağım titremeye... Ses sürdükce kendimi kasıp gözlerimi sıkarak kulaklarımı tıkamaya çalışırken buluyorum kendimi. 
Meger ne kadar güçsüzmüşüm.
 Motor üzerinde geçirdigim her an saniye saniye bir anda zihnimden akıp beni yakıp yıkıyor sanki. Hiç birsey umurumda değilken anlıyorum, meger yaşadıklarım ne çok ağır. 
Bu yükün bir bedeli olmalı... 
Olmalı... 
Bana yaşattıkların cezasız kalmayacak!
........


27.07.2016

27 Temmuz

Çok şey diliyorum, çünkü artık hayattan beklentilerim oldukça fazla. Önceden herşeye sahip oldugumu düşünürken tek eksigimin bir evlat oldugu kanısındaydım. Ama öyle degilmiş, evlat büyük bir fedakarlık sonsuz sorumluluk gerektirirmiş... Ancak bunlar varsa, bir türlü yakalayamadıgım huzur ve mutlulugun, sahip olmadıgım yuvanın tek anahtarı o olabilirmiş. Kaderim kızıma yansısa da geçmesin, ilk dilegim. Saglıklı mutlu hayırlı bir yaşam istiyorum Dua'm için. Rabbim her daim iyi insanlarla karşılaştırsın....
 Ve asla vazgeçmeyecegim huzur mutluluk dolu yuva da sevdigimin koynunda sevdigim kadar sevilerek yaşlanmak istiyorum.

10.06.2016

Derdimi taşımıyorsun

 Beni taşıyorlar diye derdimi de taşıdıklarını zannediyorlar.  Kızım şuan dört aylık. Ve ben geriye dönüp baktıgımda "ah be Tılsım nede güzel dayandın, nede güzel hiç birsey olmamış gibi davrandın" diyorum. Henüz başaramadım belki ama hep gecmise takılan, duydugu gördügü hiç bir seyi unutmayan ben bu sürede geçmişe hiç dönüp bakmamayı ögrendim bile. Sadece önüme bakmaktan birtek geçmişimi degil, herseyi ama herşeyi unutur oldum. Asla unutmadıgım şifrelerimi bile. Öyle şaşıyorum ki halime 2 aydır kullandıgım hattın şifresini daha hala anımsayamıyorum.
 Zor elbet, bu yuzden yaşadıklarımın agırlıgını arasıra hissediyorum, umutsuzluga kapıldıgım veya zorla umutlarımı yakıp yıkmaya çalıştıklarında... Soruyorum benim yerimde siz olsaydınız ne yapardınız diye? Evet benim arkamda duran bir ailem var, beni taşıyorlar ama acımı degil... Bu yuzden hissettiklerim, yaptıgım yapmak istediklerim her şey ama her şey yanlış geliyor onlara. Bir şeyleri başarmaya çalıştıkca sadece geriliyorum. Belki yanlışım ama arkalarında kalmaktansa ilerleyip yanlış yapmaktan korkmuyorum!

6.06.2016

Bugün itibariyle

 Boşanma davası için kadın hakları savunucularından ve daha nice avukatlardan onlarca yorum, yardım talebi gelmişti. Hamilelik süresince beni tanıyan ve okuyan herkes desteklerini hiç esirgemedi. Bunun için yazılan mesajlar arasında kadına dahi tazminat davasi açabilecegim yönünde, maddi, manevi, hamilelik, magduriyet, aldatma, ev açmama durumu gibi tazminat haklarım oldugu yönünde mesajlar aldım. Vakti geldiğinde hakkı mı arayacağımı söyledim. Evet, Simdi tam vakti!  AMA anladım ki tüm bunları yapabilmem için bana "hırs" lazım! Hırs içinse öfkeye. Öfke için de içimde  yatan derin bi sevgiye. Ancak ona karsı değil en ufak bir his,  yaşadıklarım hakkında söyleyebilecegim tek bir sitemim bile yok.  Herkes yanlış yapabilir evet... onun hayatında yapıp yapabilecegi bu büyük yanlış benim icin sadece geçmişi mi kirletmesi demek olsa da zarar degil. Çünkü sevmekten, güvenmekten asla vazgeçmicem. Şimdilik sadece en dogru olduguna inandıgım vakte kadar "Yılmaz" olabilmenin tadını çıkartmalıyım.

22.04.2016

Herşey güzel olacak!



Hayatımın hep bir geçiş dönemi olmuştur Temmuz ayı. Bu yüzden hep dogdugum ayı ugursuzluk dönemi olarak saymışımdır. Takii bugüne kadar... En son dogum gunumden bir hafta önce 21 Temmuzda  2 bucuk aylık hamile oldugumu ögrenmistim. Tam bu lanet zincirin kırıldıgını dusunuyordum ki, bir kac gun sonra esim ayrılmak istedigini ve bu yüzden bebegimden vazgecmemi istemisti. 27 Temmuzda dalga gecer gibi birde eve elinde pastayla gelince hepten lanet ettim dogdugum gune. Sanırım hayatımdaki en zorlu süreç bu oldu ama ben basardim. Yinede herseye ragmen sükrettim. Her gün her gece aklıma estigi her dakika sükretmeyi  borç bildim cunku. Simdi biliyorum ki, bundan sonra hersey güzel olacak. Dilerim bu Temmuz yine benim icin bir geçiş dönemi olur ve ben dogru insanlarla dogru yerde kızımla mutlu olabilirim. Hayat aslında hicte zor degil, gelip geciyor iste...
 "25 yas dilegim"