En son hamileligimin 7 'inci ayında cenaze için gitmiştim Nevşehir'e. Sabahtan gidip baş sağlığı diledikten sonra akraba evinde bir geceligine (Kayseri' de) kalıp eve döndük. Planlı degildi yani. Tekrarı planlı olup en azından bir hafta gezip dolaşmaktı hayalim.
Bu kez Otelde kalıp keyifle dolaşabilmek için yer bile baktık ama yola cıkmamızın önceki günü alısveriş sırasında, abimin 4 aydir istedigi bir işten arkadaşı arayıp 3-4 gün sonra onu ise çağırabileceklerini, yanii gitmemesi gerektigi söyledi.
Biz gene de hazırlık yaptıgımız için çıktık tabii ki yola, çağırdıkları gün dönebilirdik de. ..
Yola çıktıgımız ilk anda Çağrı'yı koltuguna bağlayıp sorumlu bir birey olmayı çok istedim. Ama sanırım tüm 6 saatlik yolu cadı kızım ayakta tamamladı.
Oyalanmasi uslu durması için defter boya kalemleri bile getirmiştim ama nafile.
Yarım saatte tüm evi altını üstüne getirebilen Çağrı'ya araba dar geldi. Aynı koltuk üstünde tepinip durmaktan sıkıldı, bağırdı ağladı ve herkesin tansiyonunu çıkartmayı başardı. Rezil bi yolculuk geçirdim yani!! dur yapma düşeceksin otur derken yorgun bitap düşüp çocukla yolculugun iğrenç oldugunu şöyle onaylamış oldum.
Anlatayım 😒😂
İlk hedefimiz Konya Mevlana türbesiydi. Burada da Çağrı'yı kovalamaktan hiç birşey yapamadıgımı, hatta etrafıma bakmaya bile söylememe gerek yok sanırım. Bi ara meydandan gelen Mehteran ekibi sesini duyunca o yöne gittim. Çağrı kucagımda bir süre keyifle izledik. Ardından gelen bi telefonla tüm büyü bozuldu ve oto parka dogru yol aldık. Küçük bi alışverisin ardından pideciye (kendi adıma) pide yememek üzere karnimi doyurmaya girdim.
Böyle yerlerde çok zormuş yiyecek birseyler bulmak. 😄 Getirdikleri salatanın domatesini hangi etin yanından veya üstünden alıp bana servis ettiyseler! Ağzıma alır almaz et aromasıyla birlikte irkilip igreç diyerek yerimden hopladım. Yemedigim yemegin parasını ödeyip açlık ve yorgunlugun verdigi sinirle de Konya'dan ayrıldım.
Çok şükür hava karardıgında Çağrı arka koltukta uyuyup kalmış ve Nevşehir'de en küçük teyzemin evine varmıştık. Orada babamın tembihiyle ilk kez o gece babaanneme gitmiş bulunduk. Bi kaç akraba ziyaretinden sonra da Kayseri'ye ölen dayımın eşinin ve çocuklarının yaşadıgı eve geçtik. Sabahlara kadar uzayan muhabbetler sonunda 5 saatlik uykuyla tekrar Nevşehir'e geçtik.
Yer altı şehri eşimle gitmek istedigimiz bir yerdi, gereksiz birinin müdahalesiyle göremeden dönmüştük yıllar önce.
İlk kez kızımla görmek nasip oldu ☺oradan da annemin yaşadıgı yayla evi dedikleri taş evi görmeye gittik. Tam bu evin önünde Çağrı'nın resmini çekiyordum ki Çağrı düştü ve resim işide yalan oldu. 😂😵
İlk kez kızımla görmek nasip oldu ☺oradan da annemin yaşadıgı yayla evi dedikleri taş evi görmeye gittik. Tam bu evin önünde Çağrı'nın resmini çekiyordum ki Çağrı düştü ve resim işide yalan oldu. 😂😵
Talihsizlikler burada bitmedi tabii. Ardından Avanos çarşına geçtik, gölün karşında yemek yedikten sonra cafeye geçmiştik. İçtigim kahveyle birlikte mide bulantılarım başladı. Ay fenayım şu bu desemde, gittigim her yerde önüme sirf hamur isi ve tatlılar ve et geldigi için aç ve susuz kalan bana inanan olmadı. 😒Arabada fenalasıp kusunca aksama kadar benimle ugrasmak zorunda kaldılar. 😂😂Gece Tekrar Kayseri'ye geçip iki saat yollarda devam sütü aradık! Carrefour ve Migros yok. Sonunda bulduk da Çağrı'nın süt krizi geçer gecmez, uyumayı başardı.
Sabahında abimin ertesi gün ise gideceği haberi geldi (yalan habermiş, bu arkadaşınında bizimle ne derdi varsa bilemiyorum) diye erkenden yola ciktik.
Ve yolda eve gidene kadar "ben eve gidicem indirin beni arabadan" diye Çağrı akşama kadar ağlayıp tepinip durdu. Allahtan bi yerde komşularımızda Konya'ya gitmiş de dönüşde Konya yolunda karşılaşıp biraz mola verdik. Çağrı da Emek teyzesini görür görmez rahatlayıp eve gittiğimize ikna oldu.
Ufff başım kazan, ben bittim. Ben pes ettim bir daha tövbe 😄 resim bile çekemedim. 😠
İnstagramda şunları paylaştım...
Sabahında abimin ertesi gün ise gideceği haberi geldi (yalan habermiş, bu arkadaşınında bizimle ne derdi varsa bilemiyorum) diye erkenden yola ciktik.
Ve yolda eve gidene kadar "ben eve gidicem indirin beni arabadan" diye Çağrı akşama kadar ağlayıp tepinip durdu. Allahtan bi yerde komşularımızda Konya'ya gitmiş de dönüşde Konya yolunda karşılaşıp biraz mola verdik. Çağrı da Emek teyzesini görür görmez rahatlayıp eve gittiğimize ikna oldu.
Ufff başım kazan, ben bittim. Ben pes ettim bir daha tövbe 😄 resim bile çekemedim. 😠
İnstagramda şunları paylaştım...
Kuzenimin kızı Nergiz, gece Kayseride evlerinde uyku sersemi beni ve Çağrı'yı görünce parmagıyla işaret ederek "babaanne bak onun annesi var" dedi. Hepimizin boğazını düğümledi. İlk kez gerçekten anne oldugumu ve tam olduğumu hissettim.
(Baba ilgisiz, anne ise onu öldürmeye çalıştığı için ayırdılar. Babaanne istemeseydi Nergiz suan devlet korumasında olabilirdi)
Çağrı gibi benim babaannem de yoktu, çookk yaşlanınca özleyip merak eder oldu. Beni hiç sevmedi ama Çağrı'yı şimdi torunum diye çigerine basa basa seviyor. ☺
(Hayat pişmanlıklarla dolu ama ben 80'den sonrasına ecel diyorum... )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkürler. Yorum bırakmayı unutmayın ... ^.^