Hayatta yapmam dediğim ne varsa Kavgacı için var gücümle yaptım. Tüm tabularımı yakarak bu adam uğruna yaptığım en ufak şeyi Atom için yapsaydım şuan büyük ihtimal onunla olurdum ama ben kısmet işine inananlardanım. Zaten Kavgacı’nın da üzerimdeki etkisi çok büyük. Güven gerçekten önemli bi kavram. “Sen yeter ki bana güven” diyebilmek bile sevginin en büyük kanıtı gibi. Sevdiğin insanın karşısına çıkabilecek her türlü engelde bile sevgisini hissettirerek kollarını açması sen yeter ki rahat ol hissiyle o huzuru yaşatması dünyadaki bütün aşkları yıkar atar. İstedikten sonra yeniden aşık olunabiliyorsa hayatta hiç bir şey zor olmamalı, yeter ki arzulamasını bilmeli.
Sabah akşam demeden her dakika birlikte olabilmek için çalışırken dahi,
markete bile gitsek ilk fırsatta birbirimizi görmek uğruna şehrin ortasında üç
sokak öteye yürüdüğümüz yetmiyormuş gibi, bir türlü bunlarla da yetinemeyip
geceleri de buluşmaya karar verdik.
Bu fikir öncelikle kimden çıktı tam
kestiremesem de büyük ihtimal Kavgacı’nın fikriydi ki çünkü kendisi son
zamanlarda evimin yakınlarında ve genelde mezarlığın oralarda geceyi geçirmeye
başlamıştı. Baya konaklıyor sanıyorum, bunu da anlamam için kesinlikle
söylemesi gerekmiyor çünkü sıkılmamak için genelde bir takım arkadaşlarıyla
gelip dolaştığından seslerini duyabiliyorum. Tabii en önemlisi de motorun sesi!
Böyle uyuz bi çat pat rahatsız edici sesler çıkarmasa da, evde sahibinin
gelmesini bekleyen it gibi daha evin yakınlarına yaklaşmadan motorun sesini
algılayıp kulakları dikiyorum. “Ne işin var burada bu saatte” diyemiyorum.
Biliyorum kendisi zaten hep sokaklarda. Bu yüzden yakınımda bir yerde, olduğunu
bilmek bile bana huzur veriyor. Öyle ki oda aynı şeyleri hissettiğinden
sessizce motoru ağaçların arasına bırakıp yeşilliklere yatıyor veya gün
aydınlanana kadar birkaç arkadaşıyla oralarda yiyip içerek laklak yapıyor.
Aslında evet, bu adam her daim her yerde.
Madem sabah erkenden kalkıp gitmemi evde kimse fark etmedi birkaç daha
saat önce çıkmamın da kimseye bi zararı olmaz herhalde. Onu anlamayan bunu hiç
anlamaz diyerekten şansımı daha fazla zorlamaya karar verdim.
Üstelik bu gece babamın evde olmasına rağmen! Yanlış hatırlamıyorsam, bu
gece, gece ilk buluşmamız olacağından giyinik olarak saat 23:40 gösterdiğinde
yatağıma yattım. Ancak uyumamam lazım, uyursam beni o yataktan feriştahı gelse
kaldıramaz 2’de! O arada kadınlık içgüdülerim Kavgacıya karşı hat safhada. Onun
hoşuna gidebilecek her şeyi yapma peşinde olduğumdan fırsattan istifade göğüs
dekolteli beyaz bluz ve yürüyemediğim halde, babamın zorla giyeyim diye aldığı
topuklu ayakkabılardan birini tercih ettim.
O geri durdukça ben bi o kadar teşvik ediyor gibi oluyorum ama ne tepki
vereceğini merak etmekten çok onun hayatında kadın olarak bulunabilmenin
derdindeyim.
Ev halkı nihayet uyuduğunda, öncelikle köpekleri ses çıkartarak beni
yakalatmamaları için iltifat yağmuruna tuttum. Sokak kapısından da bir o kadar
ses çıkacağını bildiğimden ayakkabılarımı elime alarak balkondan atladım. Bu
konuda ki şansımı seveyim be! İyi ki evin tamamı bizim. Ne komşu var ne kiracı,
en alt katta bulunmanın avantajı denir buna. Sıra geldi bahçe kapısına en zoru
bu oldu. Bahçe kapısını açmam demek babamın yataktan hırsız girdi düşüncesiyle fırlaması demek. O kadar yağlamamıza rağmen öylede bir gıcırdıyor ki
şerefsiz, ağırda. açmak için deli kuvveti gerekli şimdi. Yapamayacağım için tırmanarak maymun gibi attım kendimi öbür tarafa. İnanamıyorum kendime sonunda
ailemin bütün kurallarını çiğnedim! Özgürlük bu be tamda ihtiyacım olan şey.
Koştur, koştur köşeden dipten ayakkabılar elimde mezarlığın bulunduğu sokağa
çıktım. Bir taraftan da gözlerim hep Kavgacı'nın geleceği yönde, etrafa bakınıp
arıyorum acaba gelmiş midir diye. Kolay değil hayatımda ilk defa gece, gece
dışarıdayım. Sonunda tam paniklemeye başladım motorun önündeki farın yandığını gördüm.
Gecenin karanlıgında epeyce ilerledikten sonra evlerin en az olduğu bir sokağa
doğru girdik. Eski zemin katı henüz yapılmamış üç katlı bi binanın apartman
kapısının önünde durunca, “Burası neresi?” diye sordum. Kendi evi olduğunu
söyleyerek iki merdiven yukarı çıkıp tahta giriş kapıyı sessizce açtı. “Sen son
basamağın orada dur ne olur ne olmaz içerden silahı alıp çıkacağım” diye
söyledi. Fısıldar şekilde “Ne ya bu silah konusunu kapattık sanıyordum!” derken
hızımı alamayıp bağırmış olmalıyım ki, “Hişt! Sessiz ol aşkım ya, içerde uyuyorlar. Biraz
zaman dedim şimdi zamanı değil” diye fısıldayarak üstüne basa basa söyledi.
Kapıyı kapatırken devam etti konuşmaya. Yukarda amcam oturuyor yıllardır
görüşmüyoruz. Kavgalılar yani, onlar fark ederse her yerde lafını edebilirler.
Bizimkiler desen ayrı dert. Duyarsa hiç uğraşılmaz. Seni hiç getirmemem lazım
aslında ama her şeyi görüp bil istiyorum.
“Neyi?”
“Nasıl bir yerde yaşadığımı”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkürler. Yorum bırakmayı unutmayın ... ^.^