26.04.2017

Apartman Sohbetleri^^ Challenge

 Youtube da Apartman Sohbetleri kanalından yola çıkarak İlham kedisi'nin  sunduğu Meydan okuma hareketine hemen katılmak istedim. Çünkü bir süre önce bu videoları bi 90'lı olarak büyük ilgiyle izlemiştim. Böyle bir konuya değinerek bizleri mutlu ettiği için İlker Gümüşoluk ve ilham kedisine ayrıca teşekkürler ^^
 Bu yazıya nasıl katılacağınızı öğrenmek için ilham Kedisi'nin  Günlügü adlı bloga tıklamayı unutmayın, Tüm sorular bu postta. Ayrıca her güne bir soru cevap olarak dilediğiniz gibi katılmanız mümkün. Ben cevaplarımı biraz kısa tuttuğum için tek bir başlıkta topladım.
1. Nasıl bir apartmanda büyüdün?
 İlk olarak belirteyim 91 doğumluyum, buna rağmen maleseff tam olarak bi apartmanda büyüdüğüm söylenemez, 6 yasından sonrası var aklımda İstanbul- Yenibosna da bi mahalleye taşındık benle yaşıt iki kız arkadaşım olduğu için mutluydum. Zeynep ve Merve ikisi aynı sınıfa düştü, bense ayrı. Onlar birlikte ödev yaparken ben yine bir başıma. Annem pek sokağa salmazdı da zaten, gelirseler oynardık biraz. Yaklaşık iki sene sonra sanırım, deprem olacak demişlerdi sokakta herkes bunu tartışıyordu. Günü bile belliymiş ama kimse inanmıyordu. Ne oldugunu bilmedigim seye ben inandım, araştırdım hemen deprem nasıl bir şey diye. Sorduklarım toprak kayması dedi, yine anlamadım. O gün geldi deprem olmadı, bu kez hani olacaktı dediklerinde, olacak bence dediğimi hatırlıyorum. Ertesi gece büyük Gölcük depremi oldu. Zarar görmedik ama çocuk aklımla ne olduğunu anlamazken anladığım en iyi şey felaket anında tüm insanların bir anda birbirine kenetlenip dost olduğu olmuştu. Herkes bi alanda ayni yerde dip dibe yatıp kalkıp ayni ekmeği paylaşıyorlardı. Bu durum aylar sürdü ve ben hiç eve çıkmak istememiştim. Hep o şekilde o mahallede yaşamak ne güzel olurdu. Herşey sakinleştiğinde babam çoktan iflas etmiş, dokuz yaşında ve çocuklugumu okulumu her şeyimi orada bırakmanın üzüntüsüyle Antalya'ya geldim. Side de site içinde bi eve taşındık sonrası sabah sekiz akşam sekiz havuz başı. Yabancı insanlar dil sorunu yüzünden yine kuramadığım arkadaşlıklarla geçen bi çocukluğum oldu.
2.Çocukluk eğlencen neydi?
 Havuz parti. Şaka yahuu, tasooo biriktirmek! O zamanki cipslerde bi farkli lezzetliydi sanki. Tetris, nintendo! Sanal bebekler, öldü diye gömdüğümü hatırlıyorum.
3.Yedi yaş pantolonunu bulsak cebinden ne çıkardı?
 Muhtemelen çıksa çıksa kalem, kokulu silgi veya toka çıkardı. Yada en basitinden bir kokulu kağıt.
4.Çocukluk kahramanın kimdir?
 Pinokyooo. Çok üzülüyordum ona. Üstelik okuduğum ilk kitap.
5.Gereksiz bir yeteneğin var mı?
 Çok mimikliyim, sürekli kaşımı gözümü şekilden şekle sokuyorum. Hiç estetik değil. Bence bu yetenek de değil, yeteneğin gereksizi olduğunu düşünmüyorum.
6.Hastası olduğun bakkal ürünü hangisi?
 Bir bayan olarak, lip balm, kalem silgi görünümleriyle ister istemez "push pop" şekerlere bayılıyordum. Oturduğumuz site ve çevresinde market olmadığı için her gün sırf bunu alabilmek için otel marketlerine gittiğimi hatırlıyorum. Ondan önce içerisinden sadece ağızda dağılan dandik şekerli bi sakız çıkan tuzluk ve plastik kutu şeklinde çantaları hatırlayan var mı? Bir leblebi tozu yada sigara paketi içersindeki "sigara sakızların" yerini tutmasa da en çok para harcadıklarım sanırım o tuzluklar. Üçgen kolonyaların  da hakkını yemeyeyim, keşke olsa da koklasak  :))
7.En saçma zevkin?
 Çocukluktan beri sürekli eşyaların yerini değiştiriyorum.
8.En büyük çılgınlığın?
 Geceleyin herkes uyurken evden kaçıp sevdiğim adamla sabahlamak..
9.Çocukken en çok korktuğun şey?
 ET! Komik gelebilir ama hayatımda hiç kırmızı ete dokunmadım bile. Bayramlarda halada odama kapanır hiç bir yere gitmek istemem. Et gördüğüm yerden anında kaçardım. Şimdiler daha bilinçli bir birey olarak sakin ve geride durabilsem de. Küçükken dolaptaki etler çıkıp yatağıma girecekler diye geceleri aklım çıkar uyuyamazdım.
10.En sevdiğin ve sevmediğin özelliğin?
 Hiç bir şeyden anlamaz sakin pasif görünsem de girdiğim her ortamda en ufak ayrıntıya kadar dikkat edip ortam ve insanlar üzerinde anında fikir sahibi olup gördüklerimi hiç bir zaman unutmamam, sevdiğim bir özellik olabilir, ancak bu yönden kişisel olarak sevdiklerim tarafından çokta zarar gördüğüm için sevmediğim bir özellik.
11.Karşı cins karşısında en çok utandığın an? 
 İlk öpücük olabilir, aslında tek ve isteyerek yakınlık kurabildiğim kişi (eski) eşim olduğu için tam olarak karşı cinsle alakalı utandığım bir an olduğunu hatırlamıyorum.
12.En maskulen/feminen yanın nedir?
 Taşındıktan sonra ta ki aşık olana kadar hep abimin kıyafetlerini giydim. Okulda erkeklerle futbol oynayıp formayla gezdim. Kavgalara karışıp bol bol erkek dövdüm. Nasıl dövdüm, nasıl o hale gelmiştim hiç bir zaman anlayamadım.  Tabii o erkeksi tarafım hala var. Hep böyle çıt kırıldım narin kibar hanımefendi elinden her iş gelmeyen bi kız olmak istemişimdir. Ama olmuyor birinin beceriksizliğini görsem sazan gibi atlıyorum olaya. 
13.Asla cesaret edemeyeceğin bir şey?
 Jumping, yükseklik korkum var o kadar net.
14.En sevdiğin fiziksel acı?
 Acı eşiğim yüksek, her şeyi hissetmiyorum :) Kaşıntı, hapşurma vs. olabilir mi? Hapşurmak müthiş rahatlatıyor beni.
15.Almış olduğun en saçma teklif?
-Bence biz seninle evlenelim.
-Tamam.
Bundan daha saçma bir evlilik teklifi olabilir mi? Heyecan sıfır, evet bile diyemiyorsun. Tamam, o kadar.
16.Kendini çok değerli hissettiğin bir an var mı?
 Yok.
17.Annenden ve babandan ne öğrendin?
 "Edep ahlak" insanları tanıdıkça bunun gerçekten ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyorum.
18.Hangisi daha olası; cadı, vampir, kurt adam? Ve tabii ki neden?
 Büyücü kadınlara (Witch) Cadı dendiğini biliyorum ama Vampir dicem :) 6 yaşındayken babamın kütüphanesinde vampirler üzerine araştırma yaptığımı hiç unutmam. Drakula Şatoda yaşayan kan içen sadistin tekiymiş, buradan yola çıkarak vampir efsanesini kolaylıkla günümüze kadar yansıtıyor. Sonrasında merakla okuduğum vampir serileri ve filmler bana "küçük vampir" lakabını getirmişti.
19.Manzarasız müthiş bir daire mi, manzaralı tek odalı bir daire mi?
 Manzarasız? Neye göre manzarasız tartışılır. Orman, dağ başı, dağın eteklerinde bir köy, şehir, metropol hepsinin kendine özgü bir manzarası yok mu zaten :) Sanırım sakin, ferah evimi  ne kadar çok sevsem de uzun bir süre gökdelenin tepesinde yaşamak isterdim ^^
20.Hayat sana ne öğretti?
 "İnsanların çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini."
Malesef sahip olduklarına şükreden, insanları oldugu gibi zengin fakir güzel çirkin ayırt etmeden kabul ederek yaşayan o kadar az insan var ki. Bu hırs sahip olduklarımızıda bizden götürüyor, buna rağmen kibirimizden gittimiz yolun yanlış oldugunu bile görmemek için direniyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkürler. Yorum bırakmayı unutmayın ... ^.^